3.68 AVERAGE


Katıldığım kadar katılmadığım yerler de olduğundan ⭐⭐⭐⭐

Önce alıntılar:

1- "Gerekli olan şey, zaten iradesiz mümkün olmayan bir şeydi: Amaçlamaktı."

2- "Bu sabah Tuileries parkında güneş, tıpkı hafif uykusu bir gölgenin geçişiyle anında bölünen sarışın bir yeniyetme gibi, sırayla bütün taş basamakların üzerinde uyudu. Eski sarayın duvarlarında körpe filizler yeşeriyor. Efsunlu rüzgârın soluğu geçmişin rayihasına leylakların taze kokusunu karıştırıyor. Meydanlarımızda deli kadınlar misali insanı korkutan heykeller buradaki ağaçlıklarda, beyazlıklarını koruyan ışıltılı yeşilliğin altında birer bilge gibi düşlere dalmış. Diplerine mavi gökyüzünün yayıldığı havuzlar birer göz gibi parlıyor. Su kenarındaki taraçadan karşı kıyıda, adeta başka bir yüzyıldan çıkmış gibi eski Orsay Rıhtımı mahallesinden çıkan bir süvari görünüyor."

3- “Bugünün paradoksları yarının önyargılarıdır; öyle ya, bugünün en ağdalı, en tatsız önyargıları da yeniyken moda sayesinde geçici bir zarafete bürünmüşlerdir.”

4- Eskiden bir kadının doğru hareket etmesi, maneviyatının yani zihninin içgüdüsel mizacından intikam almasıydı adeta. Günümüzde bir kadının doğru hareket etmesi ise, içgüdüsel mizacının maneviyatından yani kuramsal ahlaksızlığından intikam almasıdır (bakınız M. Halévy’nin ve M. Meilhac’ın oyunları). Kadınlar bütün manevi ve sosyal bağlarında aşırı bir gevşemeyle bu kuramsal ahlaksızlık ve bu içgüdüsel doğruluk arasında yüzüyorlar sanki. Sadece haz peşinde koşuyorlar ve onu ancak aramadıklarında, kasten edilgenleştiklerinde buluyorlar.

5- Kötü müzikten nefret edin ama onu küçümsemeyin. Kötü müzik iyi müzikten çok daha fazla ve çok daha tutkulu biçimde çalınıp söylendikçe, gitgide iyi müzikten çok daha fazla düş ve gözyaşıyla dolmuştur. Ona bu yüzden saygı duyun. Sanat tarihinde yeri olmadığı halde toplumların duygusal tarihinde muazzam bir yer kaplar. Kötü müzik aşkı demiyorum, ama saygısı, yalnızca zevk sahibi olmanın hayırseverliği ya da şüpheciliği diyebileceğimiz şeyin bir şekli olmakla kalmaz, aynı zamanda müziğin önemli toplumsal rolünün de bilincidir.

6- Kitapla ilgili olarak: “vicdanı hassas kişilerde ahlaksızlığı tasvir ettim. dolayısıyla iyiliği hedeflemeyecek kadar zayıf, kötülüğü tam tadına varamayacak kadar asil olan ve ızdıraptan başka şey tanımayan bu insanlardan bu küçük denemeleri arıtacak kadar samimi bir merhametle söz ettim”

Proust'un engin iç dünyasında gezinip nefis betimlemeleri okuduğumda tıpkı onun yazarken yaptığı gibi odamın sınırlarının kalktığını hissettiğim, kendimi bazen bir saray bahçesinde (Bkz:2. alıntı) bazen bir salonda, ziyafet sofrasında hissettim. Bazı alıntılar üzerinde uzun uzun düşündüm... Yazarın ilk eseri olan Hazlar ve Günler denemelerden oluştuğu için bazen vermek istediği mesajı anlamakta zorlandım. Ama Proust'u kolay anlaşılan bir yazar olmadığı için sevdiğimden okuma süreci boyunca büyük keyif aldım.

Sadece 4. alıntıdaki kısmı okurken gerildim. Bu düşünce yapısını anlamak için o zamanlarda mı yaşamak gerekirdi, ben bugünden baktığım için mi böyle hissediyorum diye düşündüm hala bir cevap bulabilmiş de değilim. Ama Proust'u eleştirmek haddime değil.

Külliyat okumamızın resmi anlamda giriş kitabıydı. Proust sevenlere okumalarını tavsiye derim.

Eyyorlamam bu kadar.

An uninspiring collection of short stories by a young Proust. This collection reminds me of the dismal Memoirs of a Madman, the work of a young Flaubert struggling to find his voice. What Proust would become, like Flaubert, is so far removed from this collection of haphazard writings that one can barely believe it was penned by the same author.

J'ai beaucoup d'admiration quand on pense que ce livre a été écrit par Proust à 25 ans. Collections de nouvelles, d'instantanés, de pensées et rêveries philosophiques et mondaines. Tout ne m'a pas plu, je n'y ai pas retrouvé la même force que dans La Recherche car les textes sont beaucoup plus concis, toutefois j'ai picoré à ma guise.

"Le plaisir d'être élégante corrompait pour elle la joie d'être seule et de rêver".

great for those of us that aren’t ready to commit

L’amour s’est éteint, j’ai peur au seuil de l’oubli ; mais apaisés, un peu pâles, tout près de moi et pourtant lointains et déjà vagues, voici, comme à la lumière de la lune, tous mes bonheurs passés et tous mes chagrins guéris qui me regardent et qui se taisent. Leur silence m’attendrit cependant que leur éloignement et leur pâleur indécise m’enivrent de tristesse et de poésie. Et je ne puis cesser de regarder ce clair de lune intérieur.

(Love has been extinguished; I am scared on the threshold of forgetfulness; but, appeased, somewhat pale, very close to me and yet faraway and already vague, here are, as in the moonlight, all my past joys and all my healed heartaches, watching me wordlessly. Their silence moves me while their distance and their indecisive paleness intoxicate me with sadness and poetry. And I cannot stop looking at this inner moonlight.)


Pleasures and Days is a collection of philosophical essays and stories about the mind-set of the high society of Paris that touches on the topics of love, lust, time, social conventions, humanity and death.

La vie est une chose dure qui serre de trop près, et perpétuellement nous fait mal à l'âme.

(Life is a hard thing that squeezes too tightly, that perpetually wounds our soul.)


medium-paced

Ö.üme bu kadar yaklaşmış olan Baldassare'ın hala hayattan başka şey düşünmediğini artık kesin olarak anlamıştı.
.
Önceden çok severdim ağır betimlemeli, duygu patlamalı, ağdalı yazılmış kitapları. Proust da zaten bunun üstatları arasında yerini korur. Hazlar ve Günler’i okumayı bekletiyordum çünkü ne zaman yazarı özlersem o zaman bu kitabı okurum demiştim. Demek ki o zaman gelmiş. Ufak öykülerinden, anlatılarından çok az da şiirden oluşan bir kitap. Arkasında Kayıp Zamanın İzinde’nin habercisi olduğu söylenmiş ki bu ifadeye katılıyorum kesinlikle yazarın gelişimi satırlarda görülüyor. Sylvanie Vikontu Baldassare Silvande’nin Ö.ümü ve Violante ya da Sosyete Hayatı benim kitapta en çok hoşuma giden 2 bölüm oldu. İlki yaşamın sonunu kabullenmeydi, ikincisi ise arzulardan, alışkanlıklardan kopamamak hakkındaydı. Ancak şunu fark ettim ki kitap ne kadar sade yazıldıysa ben okur olarak o kitaptan o denli keyif alıyorum. Bir dakika gördüğü kişiye körü körüne aşık olma, hüzünden yataklara yatma ve sosyetenin bayık yaşantısını okumak beni cidden bunaltıyor. Proust’un yazdıkları sanat eseri niteliğinde ama karakterleri, anlattıkları gerçeklikten kopuk geliyor. Okuduğumuz her kitapla okurluğumuz değişiyor aslında. Bu kitap da bana bunu gösterdi.

Pleasures and Days -9/10:

The Death of Baldassare Silvande - 8/10
Violante, or High Society - 8/10
Fragments From Italian Comedy - 9/10
Bouvard and Pécuchet on Society and Music - 8/10
Mme de Breyve's Melancholy Summer Vacation - 7/10
Portraits of Painters and Musicians -7/10
The Confession of a Young Woman - 10/10
A Dinner in Town - 8/10
Nostalgia - Daydreams under Changin Skies - 9/10
The end of Jelousy - 10/10



“The divine guests that are announced by the voice of the waters, leaves and sky only ever deign to visit hearts which, by dwelling within themselves, have purified themselves.”

To My Friend Willie Heath – 4/5
The Death of Baldassare Silvande – 4/5
Violante, or High Society – 4.5/5
Fragments from Italian Comedy – 3/5
Bouvard and Pécuchet on Society and Music – 5/5
Mme de Breyves’s Melancholy Summer Vacation – 5/5
Portraits of Painters and Musicians – 3/5
The Confession of a Young Woman – 5/5
A Dinner in Town – 3/5
Nostalgia – Daydreams under Changing Skies – 4/5
The End of Jealousy – 5/5

Occasionally beautiful and nice but do to its short form nature difficult to get attached to in any substantial way. Knowing this is Proust's first work does make me excited to see what he has famously developed in later iterations of his writings.